Akdamar Adası
Akdamar Adası Türkiye’nin Van ve Bitlis illeri arasında bulunan Van Gölü’nün içinde yer alan ikinci büyük adadır.
Van’ın GevaÅŸ ilçesi sınırları içerisinde yer alan adada Ermeniler´den kalma bir kilise bulunur. Yüzölçümü yaklaşık 163.753 metrekare olan adanın toplam kıyı uzunluÄŸu 3 kilometreyi bulmaktadır. En yüksek noktası deniz seviyesinden 1912 metre yüksekte bulunan adanın batı uçlarında yüksekliÄŸi 80 metreye ulaÅŸan dik kayalıklar vardır.
Ä°sim Hikayesi
Adanın adının nereden geldiÄŸine dair yaygın halk hikâyesine göre, zamanında bu adada yaÅŸayan Ermeni baÅŸ keÅŸiÅŸin güzelliÄŸi dillere destan Tamara adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç bu kıza âşık olur. Bu genç Tamara ile buluÅŸmak için her gece adaya yüzer. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer deÄŸiÅŸtirerek gencin boÅŸuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boÄŸulur ve boÄŸulmadan önce son nefesiyle “Ah Tamara!” diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakır O günden sonra ada Ah Tamara! ismi ile anlatılır. Bu hikâye Ermeni ÅŸair Hovhannes Tumanyan anlatımıyla efsaneleÅŸmiÅŸtir.
Bu efsanenin tarihi gerçeklerle alakasının zayıf olduÄŸu şüphesizdir. 9. yüzyıldan itibaren kaydedilmiÅŸ olan AÄŸtamar adının Arapça ÄžMR kökünden “kabartı, tümsek” anlamına gelen bir türev olması daha kuvvetli bir olasılık olarak deÄŸerlendirilebilir.
Adın Türkçeleştirilmiş biçimi olarak Akdamar kullanılmaktadır.
Tarihçe
En eski kaynaklarda adanın adı, GevaÅŸ bölgesinde hüküm süren Ermeni RÅŸtuni sülalesine atfen RÅŸtunik Adası olarak geçmektedir. 705 yılında Vard RÅŸtuni’nin adada öldürülerek RÅŸtuni beyliÄŸine son verilmesinden sonra ada ve yöresi, daha önce BaÅŸkale’de (AÄŸbak) hüküm süren Ardzruni sülalesinin eline geçmiÅŸtir.
908’de I. Gagik Ardzruni bazı Ermeni ve Müslüman beyleriyle anlaÅŸarak GevaÅŸ’ta (Vostan) kendini Vaspuragan Kralı ilan etmiÅŸ ve bilahare baÅŸkentini adaya taşımaya karar vermiÅŸtir. I. Gagik adada halen mevcut olan kiliseden baÅŸka müstahkem bir kasaba, saray, çarşı ve liman inÅŸa ettirmiÅŸtir.
Ada üzerindeki sivil yerleÅŸimin 16. yüzyıl baÅŸlarına kadar canlı olarak varlığını sürdürdüğü ve 1535 Osmanlı-Ä°ran Savaşı’nda tahrip edildiÄŸi anlaşılmaktadır.
16. yüzyıldan sonra sivil yerleÅŸimin bulunmadığı adada Kutsal Haç’a (Surp Khaç) adanmış bir Ermeni manastırı hayatiyetini sürdürmüştür. 19. yüzyıl sonlarında 300 civarında keÅŸiÅŸin ikamet ettiÄŸi manastır, 1895 ve 1915 olaylarından sonra terkedilmiÅŸtir.
Ermeni Kilisesinin ruhani baÅŸkanlığı olan GatoÄŸigosluk makamı 10. yüzyıl ortalarından 1101 yılına kadar Ahtamar Adasında bulunmuÅŸtur. Makamın 12. yüzyılda Kilikya’ya taşınmasından sonra da Ahtamar Kilisesi 19. yüzyıla dek önderlik iddiasını devam ettirmiÅŸtir
Akdamar Kilisesi
Akdamar Adasındaki Surp Haç kilisesi, Kudüs’ten Ä°ran’a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van yöresine getirildiÄŸi rivayet edilen Hakiki Haç’ın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik’in emriyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inÅŸa edilmiÅŸtir.
Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Orta Çağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasında sayılır.
Kızıl andezit taşından inÅŸa edilmiÅŸ olan kilisenin dış cephesi, alçak rölyef ÅŸeklinde iÅŸlenmiÅŸ zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve Kutsal Kitap’tan alınma sahnelerle bezenmiÅŸtir.
Kilise bu özelliğiyle de Ermeni mimari tarihi içinde eşsiz bir konuma sahiptir.