Haber

MÜZİĞİN ÖZET OLARAK TARİHİ

Yeryüzünde tarih, bundan 5500-6000 yıl önce, Sümer olarak adlandırılan, Fırat ve Dicle nehirlerinin birleştiği aşağı Mezopotamya’da yaşayan insanların yazıyı bulmasıyla başlamıştır.

Sümerler tekerleği de icat etmiş ve bir dairenin çevresinin çapına bölündüğü zaman ortaya çıkan sabit sayıyı bulmuşlardır.

Hüseyin Sadettin Arel, 1941 yılında Beyoğlu Halkevinde verdiği bir konferansta, Sümerlerin müziği, Sümerlerin sazları, Sümer İlahisi’nin notası, bilinen ilk tanbur çalan insanın fotoğrafı, Sümer müziği ve Türk müziği arasındaki ilişki ve Sümerceden Türkçeye geçmiş olan ve bugünkü Türkçede kullanılan kelimeler konusuna ilk defa değinmiştir.

Kaynak olarak gösterdiği kitabın verdiği bilgiler, arkeologların yaptığı kazılardan elde edilen bulgulara dayanmaktadır.

Tarihin Sümerde başladığını yazan başka bir kitapta da şu bilgiler verilmektedir:

“Sümer filozofları kainatın yaratılışından itibaren , kainatı idare eden ve işleten kanun ve kuralları ve insan kültürünü idare eden öğeleri yazmışlar. Bu yüz öğenin içinde müzik sanatı ve sazlar da yer almılştır. Müzikle ilgili dünyadaki ilk Sümer kavramları şunlardır:

Müzikli gazino, kutsal toplantılarda ney ve davul çalınması, kahramanları öven şarkılar, ilk aşk şarkısı, ilk ninni, Tanrıça İanna’nın bir ağacın tepesinden zurna ve gövdesinden de davul yaptığına inanılması, mabetlerde koro halinde söylenen ilk ağıtlar, cenaze törenlerinde ney çalınması vb.

Bir Sümer şairinin yazdığı şiirin, aşkla ilgili bölümünde “kız arkadaşım beni şehir meydanına götürdü, arada beni müzik ve dansla eğlendirdi” demesi, Sümerlerde kız arkadaşlığı, şehir meydanı, müzikli gazino ve dans gibi çok yüksek uygarlık kavramlarının 5500 yıl önce dahi var olduğunu göstermektedir.

Francis W. Galphin’in yazdığı kitapta Sümer müziği ile ilgili olarak şu bilgiler yer almaktadır:

“M.Ö 4000 yıllarındaki tarih dönemine baktığımız zaman, Sümerleri yüksek kültürlü ve güzel sanatlara yetenekli insanlar olarak bulmaktayız. Şüphesiz bu insanlar, bu uygarlık düzeyine ulaşıncaya kadar, tarih önceleri devirlerden itibaren asırlar geçti.”

Sümerlerin tarih sahnesinde 1000 yıl yaşadıkları gözlenmiştir. Bunların tarih sahnesinden çekilmesi, yarattıkları büyük kültür açısından dünya için bir kayıptır. Tarih içinde Sümer Müzik Sanatı incelenirken, Sümer Kültürünü devam ettiren, Akadların, Babillerlin, Asurların ve Perslerin müziği de incelenmelidir.

Bundan 4000 ile 5000 yıl önce, Sümer krallarından Gudea zamanında, Sümer şehirlerinden Lagaş’da, bir silindir üzerine kazınmış olan, müzik ve şarkının değerini yücelten bir yazı bulunmuştur. “Müziğin Kutsal Görevi” olarak nitelendirilebilecek bu şiirin çevirisi aşağıda olduğu gibidir:

Mabedin avlusu neşe ile dolsun
Kovulsun şehrin üstündeki hüzün
Huzur dolsun gönüllere, ihtiraslar bitsin
Ağlayan gözlerin yaşları dinsin

En eski tarih dönemine ait perdeyi araladığımız zaman, mevcut bilgiler, müzik sanatının temellerinin Sümer ülkesinde atıldığının ve müziğin, çeşitli usullerle ifade şeklinin buradan doğduğunu göstermektedir.

Sümerlerde müzik ibadet eksenli etrafından dönmektedir. Müzik, mabetlerderki ibadet ve törenlerle bağlantılı olarak icra edilmektedir. Eğitim ve öğretime, mabetler bağlı okullar öncülük etmekteydi ve öğretim belli bir sınıfın elindeydi. Bu seçkin sınıf günlük işlerle uğraşmaz, sadece dini törenlerle meşgul olurlardı. Müzik kuruluşları içinde ayinlerde şarkı söylemekle görevli rahipler yer alırdı. Bu rahipler korodan sorumlu bir öğretmen tarafından eğitilirdi. Şarkı söyleyen rahipler, kadın ve erkeklerden oluşmaktaydı ve bunların rütbeleri vardı. Mabetlerde, müzik tanrısı Enki adına yapılan törenlerde okunan tövbe ve yakarış ilahilerine ve büyü törenlerine, davul, lir ve yedi ses çıkaran, yedi delikli ney eşlik ederdi.

Sümerlerin dinine göre insanın yaratılışını anlatan, bilinen ilk nota olan Sümer İlahisi’nin notalarıdır. Sümerler nota yazısını da bulmuşlar, 21 sese karşılık 21 harf kullanmışlardır. Notayı alfabe şeklinde çivi yazısı ile yazmışlar ve ney’den çıkan ve yedi sesten oluşan diziyi (gam-skala) düzenlemişler. Bu durumda dizi, Pisagor’dan 1500 yıl önce Sümerler tarafından bulunmuş oluyor.

Ney üfleyerek ve davul çalarak müziğe başlayan insanoğlu zamanla telli çalgıları da bulmuştur.Aşağıdaki fotoğrafta 3600 yıl önce (M.Ö 1600) tanbur çalan ilk insan görülmektedir. Dikkat edilirse tanburun sapında perde yoktur. 3600 yıl önceki Babilli tanburinin, tanbur sapı üzerindeki sol el parmaklarının duruşu ile
Tanburi Cemil Bey’in sol el parmaklarının tanbur sapı üzerindeki duruşu hemen hemen aynı vaziyettedir.

Aşağıdaki resimde de, 3500 yıl önce (M.Ö 1350) biri bağlama çalan diğeri maymun oynatan iki Hititli görülmektedir. Bağlamanın sapının ucuna püskül bağlıdır ve sapın üzerinde perdeler işaretlenmiştir. Bu resimden M.Ö 4000’li yıllarda Sümerler tarafından bulunan dizinin (gam), ancak 750-800 yıl sonra, sap üzerinde işaretlenebilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Müzik aletlerinin evrimi uzun zaman almış, sazlar aradan geçen 5000-5500 yılda ancak gelişebilmiştir. Modern çağlarda da sazların sınıflandırılması Müzik Tarihi, Türk Müziği Tarihi
değişmemiştir. Çünkü insanoğlunun müzik seslerini duyan kulak yapısı ile bunları algılayan beyin yapısında bir değişiklik olmamıştır.

Sesler bugün de, ya üfleyerek, ya bir şeye vurularak veya bir teli titreştirerek çıkarılmaktadır. Sazların yapımında kullanılan ana ham madde olan ağaç ve kamış da 5000 yıldan beri hiç değişmemiştir.

Buraya kadar verilen, arkeolojik bulgulara dayanan tarihi bilgiler, müzik denen güzel sanatın tarihinin Sümerlilerle başladığını göstemektedir.

Bu tarihlerde Avrupa denen kıtada müzik kültürü yaratacak insan toplulukları henüz mevcut değildir.

Abdullah Şevki Öztekin’in Atatürk’ün Sevdiği Şarkılar, Türküler ve Marşlar kitabından alınmıştır.

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.